22 Eylül 2016 Perşembe

dokunmatik ekran tamiri ve eski yazılar konu

dokunmatik ekran tamiri ve eski yazılar konu

dokunmatik ekran tamiri ve eski yazılar konu Müslümanların kıblesi Kubbet-üs-Salıra idi. Bu bakımdan, burası Kabe'den sonra Müslüman dünyasının ikinci kutsal yeridir.
Kubbet-üs-Salıra sekiz köşeli bir yapının tam ortasında yükselen bir kubbedir. 16 sütun, 4 destek duvarı üstünde duran kubbenin çapı 20.44 m.’dir. Kubbeyi çevreliyen duvarların yüksekliği, dokunmatik ekran tamiri üzerlerindeki korkulukla birlikte, 12,10 m.’dir. Hemen liemen 1300 yıllık bir mimarlık eseri olan Kubbet-üs-Sahra yapılışından bu yana birçok tamirler görmüş. Kanunî Sultan Süleyman zamanında baştan başa onarılmıştır. Binanın şahane bir süslemesi vardır,



Kubbet-üs-Sahra’dan sonra yapılan en önemli mimarlık eserlerinin ikisi gene Kudüs’teki Mescid-i Aksa ile Şam’daki Büyük Cami'dir. Mes-cid’i Aksa gene Emevî halifesi Abdül-melik tarafından yaptırılmıştır. Şam’ daki cami eski bir putperest tapınağı yerine yapılmış 156 m. uzunluk, 100 m. genişlikte büyüle bir yapıydı. Emevi halifesi I. Velid tarafından VIII. yüzyılın ba§larmda yaptırılmıştır. Önemli bir kısmını avlu meydana getirir.
İslâm mimarlık eserleri arasında saymaya lâyık ilk camiler Basra’da
liilîîliM I щ1и yuplıııl ®ıiK(u öiK'inlı bıi’ l.ü.ımm nvlu пи-у kUına iîı'tınr.
İsliim miınarlılv (\scrU4i luııumda saymaya l:\yik ilk camnirr Иингя’(1а, (Uif>'to yapimlan Huyıik (Juıni, <170’ te yapılan Knto (kuııısl’dir. öl.o yan elan, halilolor clt' k('ndiİcrlna uCı/ad saraylar yapt ınna.ya lıa^^la.mıtjlard ı. Bu arada. I. Volid’in, llifjam’ın Buray-ları bilhassa sayılmaya
Emnviler'clon sonra ludilelık batj-kontinin Baii:clat’a nakledilmesi ü/.c-rine, Müslüman mimarlık üslûbunda değişiklik görülmeye başlandı Abba sî halil'eleri Dicle kıyısındaki Sarrıer-rada şahane bir saray yaptırdılar (8361.
Gene Samerra da 852’de yeniden yapılan cami, dünyadaki camilerin en büyüklerindendir. Uzunluğu 240, genişliği 156 m. olan caminin kapladığı alan 38.000 m^’dir. Düz olan damı sütunlar üzerine oturtulmuş kemer kullanılmamıştır, 864’te Misi: valisi Tolunlular’dan Ahmet'in Ka hire’de yaptırdığı cami de Müslü man dünyasının en eski, en önemi eserleri arasındadır (Bk. Abbasiler)
Müslüman mimarlık sanatının eı güzel eserlerini Türkler meydana ge
İran'da Isfahan'da. Şah Camisi
nekleri yaratılmıştır. İran cia yapılan çok güzel camiler, türbeler, kervansarayların en önemlileri Meşiret'teki İmam Rıza Türbesi. Gevher-Şad Camisi; I'sfahan'cia Şah Abbas taratın-dan yaptırılan Mescıd-i Cuma ile Çı-hartaağ Camisi bilhassa çinileri ile tanınmıştır (Bk İran). Bunların hepsi Türk eserleridir
Mısır’da Patımîler, Eyyubiler, Memlûkler zamanında önemli mimarlık eserleri meydana getirildiği gibi Türkler zamanında da çeşitli eserler yapılmıştır (Bk. Mısın,
Ispanya’da da Müslüman mımarlı ğının en güzel örnekleri bulunur Bugün hâlâ ayakta duran Cordoba (Kur-tuba) Camisi Müslüman mimarlığı nın en güzel eserlerindendir, Bilhassa
Borromini temsil ederler. Yüz/t',^ r-smcla, Barok üslûbu bütün A/r,^, dı. Klâsik devreden sonra gerçe^ç devre gibi teferruatta birbirincbr, esasta ise yeni bir araştırmaya g . şitli devreler geldi. XVIII. yüzyılın sc^ en çok Ingiltere'de, demir, mimar-^ mesi haline girdi. XX. yüzyılın başb,,./ çağın hayat anlayışîyle ilgili olaraV görüşler ortaya atıldı. İsviçreli bip p." Le Corbusier diye tanınan Pierre Jear-. «fonksiyonalizm» dediği görüşle blok bi\ yaptı. Yüzlerce aileyi, çarşısı, sinemasi,, türlü ihtiyaciyle içinde barındıran işçi jv «fonksiyonel» (belirli işe yarar) mimeri; eseridir.
Amerikalı Frank Lloyd V/reight'la onunv düşünenler, «organik» mimarlığı ortayjc dular: dokunmatik ekran tamiri Bu çığıra göre yapı, çevresiyle bir: tün meydana getirmelidir. Daha sonra,'; York'taki Birleşmiş Milletler binası, tamr le plâstik maddelerden yapıldı. En son oır da, Brezilya'da, en modern anlayışa göre ortasında yepyeni bir hükümet merkezili maya başlandı: Brasil adı verilen buyen^ı^ ri, dünyanın en büyük mimarları, elbiH? gerçekleştiriyorlar
XVIII. yüzyılda, Fransa'da Rejans (Re-gence) üslûbu görülür. İtalyan tipi basık evler, konaklar yayılmış, iç süslemeye önem verilmiştir. Yavaş yavaş klâsik bir üslûba doğ-
Htr ı/nıııiını nif'i/duıı.a getirilmesi tçi\ hr nrlıihtd^a tjalnjLrlar. Ortaya çı
Ortîçağ mimarlığı Hıristiyan kiliseleriyle ballar. O devrin kiliseleri, Yunan megaronu fipinn yakın, basit bir tapınaktır. Ayasofya, büyük kilise yapılarına geçişin en güzel örneğidir,
Avrupa'da XI. yüzyıldan sonra. Roman mimarlığı ortaya çıktı. Bu üslûpta tapınak, köy yapıları kadar sade, hantaldı. Tahta çatı yerine kubbe kullanıldığı için bu kubbeyi çekecek duvarlar gayet kalın örülüyordu. Bunun ardından Gotik devir geldi. Sivri kuleleriyle, renkli pencereleriyle, göklere dev gibi yükselen kiliseler yapıldı. Gotik devir XVII. yüzyılın yarısından Rönesans'a kadar sürdü. Rönesans mimarlığı, kiliselerden çok saraylarla,
rin yukarısındaki kürsü biçimi yere oturup, hutbesini buradan okur.
Mimberleri kakmalarla, oymalarla süslemek, öteden beri âdet olmuştur. Hind, Arap ve Endülüs camilerinde, hele Osmanlı klâsil< devir mimarlığında son derece süslü mimber le
Tiyatro, bale, konuşma sanatında, duygu lan, düşünceleri yüzdeki değişikliklerle an latmaya «mimik» denir. Tiyatro okullarındı başlıbaşına bir ders konusudur.
Eski Yunan tiyatrosunda mimik yoktu, çün kü binlerce insanı barındıran anfiteatrlardi verilen temsilleri herkesin görebilmesi için oyuncular yüzlerine gayet büyük maskeler ta karlardı. Bu maskeler hiddet, neşe, acıma gi bi belli ruh hallerini belirtecek şekilde hazır lanmış olurdu. Klâsik devirde, yani Röne sans'tan sonra, kapalı salonlar ortaya çıkı bunların büyüklüğü azaldıkça, mimiğin önerr arttı, yüz ifadesi aktörlük sanatının belli ba: il şartlarından biri haline geldi. Makiyaj d mimiğe yardımcı oldu (Bk. Makiyaj; Maske' İçinde hiç konuşma olmıyan, yalnız vücı ve yüz hareketleriyle konuyu anlatan tiyatr oyunlarına «pandomima» denir (Bk. Pandt mima).
Minarelerin en güzel örneklerini klâsik devir Türk mimarlığında görürüz. Erzurum'daki İnce Minare, Sivas'taki Çifte Minare, Edirne' deki Uç Şerefeli, Selimiye camilerinin minareleri, İstanbul'da Sultan Ahmet Camisi'nin minareleri son derece yüksek sanat eserleridir.
Mesçitlerde daima bir tek minare vardır. Camilerde ise, 6'ya kadar, birden çok minare bulunur.
Minarelerin yapı bakımından birtakım kısımları vardır. Minareye giriş kapısının bulunduğu alt kısımdan sonra, asıl kulenin gövdesi gelir. Ezan okunan yere (şerefeye) çıkan merdiven bu gövdenin içinden dolanır. Şerefenin kapısı daima Kıble'ye (bizde güneydoğuya) bakar. Minarenin son kısmı kurşunla kaplı bir uzun koni şeklindeki «külâh»ıdır. Külahın da üstünde «alem» denilen, çeşitli şekilde olmakla beraber çoğunlukla ay biçiminde biten sarı, maden bir bölüm de vardır.
Sinan'ın Edirne'deki Selimiye Camisi minaresinde olduğu gibi, üç şerefesinin her birine birbirini hiç görmeden üç ayrı insanın ayrı kapılardan girip çıkabilecekleri hünerli eserler de vardır. Selimiye'nin 4 minaresi, Delhi'deki Kutb-Minâr'dan sonra dünyanın en yüksek minareleridir; sonra Edirne'deki «Üç Şerefeli Minare» gelir. Minarecilik Türk mi-—‘-ı<«.nria nrel bir ihtisas bölümü halini al-
—^mcT-j^^^Dukısı clarak bahçelerde yaUşh Пг. AAineçiçeğigiUer familyesmdandır.
MineçiçeğlgiUer. — Örnek bitkisi ntina çeği olan, bitişik taçyapraklı ikiçaneklilaı bir bitki familyasıdır.
MİNERAL
Tabiî olarak topraktan çıkarılan maddah «mineral» denir. ipad ekran servisi Bu arada, neft, marot çı topraktan çıkan yağlara da «mineral vagh adı verilir. «Mineral» kelimesi Latince «yerkabuğundan çıkarılan* anlamına ge «mineralis» kelimesinden alınmadır.
Yerkabuğu, Kant ve Laplace kuramlar göre, bir sis kütlesi olan güneş sisteminin p çalanması, bu parçalardan biri olan dün mızm dış kısmının soğuması ile meydana t miştir. Bugün 100 km. kalınlığında oldt tahmin edilen bu kabuk dünyamızın. ü*eı de yaşadığımız kısmıdır. «Litosfer» (taşkü de denir. Bugün bu kabuğun 3 km.'sİ deli rek, 16 km. derinliği de çeşitli tabiat olay sırasında dışarı çıkan kısımlardan öğren bilmiştir. Daha derinler hakkında görgüye yanan bir bilgi yoktur.
Mineraller taşlar arasında bulunduğu \ büyük kütleler halinde yalnız başlarına da lunabilirler. Ovadan başka hemen hemen
I iti I r I j|
l^olıiK'li Mino. — Gunel olarak, madenî bir levha ü.'c.Tİno yapılacak bezeme şekliydi. Bi-zanblılar'drf olduğu gibi Türkler arasında da çok yapılırdı.
Gömme Mine (Oymalı mine). — Mine, bir maden levlıasının üzerine yuvalar açıp, içine ycrlo'.lirilir.
Kabartına Mine. — Yukarıdakinin benzeridir. Yalnız, mine tabakasının derinliği kadar koyuluğu da artar.
Sıvama Mine. — Bölmeli, oymalı mineler gibi değildir. Tek parçalı, sıvama olarak yapılır, üzeri altın yaldızla süslenir.
Mineciliğin çok eski bir tarihi vardır. Çin' de, Türkistan'da, Bizans'ta bölmeli mine çok yapılırdı. Bu tarzı zor bulan AvrupalIlar işi kolaylaştırmak için oyma tarzına kaçmışlardır. Bu tarzda yapılan Limoges (Fransa) mineleri çok tanınmıştır. Boyama, sıvama mineler ise ancak XV. yüzyılda, Rönesans Devri'n-de başladı. Daha sonraki yüzyıllarda da mine ile portre yapmak sanatı gelişmişti. Mine ü;^e-rine boya ile resim yapmak sanatını 1630'cla Blois'da Jeıan Routin adlı bir kuyumcu icat etmiştir.ipad ekran servisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder